Tintlerin efendisi olarak yetiştim bence bu ürüne. Veeee karşınızda Pastel Lip To Cheek! Nedense bizim yerli firmalar çok ama çok geç kaldı tint ürünler çıkarmak için. Yıllarca ağzımızın suyu aka aka baktık Benetint'e.                            Kokusu ilk başta yoğun ama bir süre sonra geçiyor. İnsanlar gül gibi koktuğunu söylese de bence öksürük şurubu gibi kokuyor.  Dağıtınca yanakta tatlı bir pembelik kalıyor. Kalıcılığı ise gerçekten ama gerçekten çooooooooooooooook fazla. ÇIKMIYOR ARKADAŞLAR. Duşta yüzünüzü köpürtmezseniz asla çıkmıyor.  Ben yine seyrek uçlu bir fırçaya sürerek uyguluyorum. Bu tarz likit allıklar en iyi o şekilde uygulanıyor. Dudakta fosforlu bir renk alıyor. O yüzden dudakta sevmedim. He bu arada bendeki Carmen rengi. Daha parlak olan bir de Lolita rengi var.                                                                   Açmaya kıyamadığım The Balm Stainiac'ımı biraz daha açmayacağım gibi duruyor. :D Şişesinin cam olması da tatlı geldi. 60 TL'ye

Carl Sagan


Carl Sagan'ın çok sevdiğim bi yazısını sizle paylaşmak istedim. Keyifli okumalar!



Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr onun üzerinde - bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.
Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı.
Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.
Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.
Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor, ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza.
"BU SAHİP OLDUĞUMUZ TEK ŞEY".


Yorumlar